Bugün kurtuluş reçetesi olarak gösterilen uygulamaların Osmanlı İmparatorluğunun sonunu getirdiği görüldü. İmparatorluk Türk milliyetçiliği yüzünden değil; dinin siyasete alet edilmesinden çöktü. Türkiye Cumhuriyeti kurulurken dinin doğru; Kuran’a göre öğretilmesi esas alındı, siyasete ve ticarete alet edilmesinin önüne anayasal engel kondu.
Anayasanın değiştirilmesi teklif edilemez maddelerini sadece meclisi kuranlar değil aynı zamanda devleti de kuranlar koydu. Bu nedenle darbelerden sonra anayasa yapan kurucu meclislerle 1924 Anayasası’nı yapan hem meclisi hem de devleti kuran meclis birbiriyle, karıştırılamaz, kıyaslanamaz.
Osman Kavala, daha önce yargılanıp beraat ettiği ‘Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek’ suçundan ağırlaştırılmış ömür boyu hapse çarptırıldı.
Cumhurbaşkanın Başdanışmanı, SADAT Kurucu Başkanı Adnan Tanrıverdi, aynı suçu hükümete karşı değil; devlete karşı işlediği için, anayasayı param parça ettiği halde misliyle cezalandırılması gerekirken hakkında soruşturma bile açılmaması T.C.Devleti’nin bekasının tehlikede olduğunu, yargının bağımsız ve tarafsız işletilemediğini açık, seçik bir şekilde ortaya koyuyor.
OSMANLI DİNİ SİYASETE ALET ETTİĞİ İÇİN ÇÖKTÜ!
Yavuz Sultan Selim Han'dan sonra Osmanlı Padişahları ‘Halife-i ruy-i zemin’ yeryüzünün halifesi sıfatını kullandı. Yani Hazreti Muhammed (SAV)’in vefatından sonra, onun vekili olarak yeryüzündeki tüm Müslümanların imamlığını ve şeriatın koruyuculuğunu yapmakla görevli kimse Osmanlı Padişahıdır.
Osmanlı İmparatorluğu Y.S. Selim ile birlikte ‘Halife Padişahlar’ tarafından, ümmet anlayışı ve şeriatla yönetildi, Kurtuluş Savaşı başlatıldığında 2,5 milyon km kare toprağa sahip İmparatorluk’ tan geriye ‘Osmanlı bakiyesi’ olarak İç Anadolu’daki birkaç il geriye kalmıştı.
Hilafet vardı; halife yönetiyordu, Ümmet vardı, tüm Müslümanlar kardeşti; Arap harfleri kullanılıyordu, ancak Mekke ve Medine başta olmak üzere Ortadoğu Coğrafyasın her tarafında; İngiliz ve Fransızların sözünü dinleyen Araplar Şerif Hüseyin liderliğinde isyan çıkardı, onların yanında yer aldı. .
Mekke ve Medine’yi işgalden koruyan Türk askerleri Araplar tarafından pusuya düşürdü, arkadan vurdu. İngilizler’le savaşan Türk askerine trenlerle gönderilen askeri teçhizat ve atların bulunduğu trenlere saldırı düzenledi, sabotaj yapıldı, atları telef edildi, Türk askerleri İngilizler karşısında araçsız gereçsiz, atsız bırakıldı ki o savaşlarda atlar tank kadar önemliydi.
Din siyasete alet edilince İslam gitti, yerine yöneticilere empoze edilen emperyalist devletlerin fikirleri ‘şeriat’ diye halka sunuldu. Şanı yüce Allah ilk ayetinde ‘Oku’ dediği halde okuma, araştırma, liyakat gitti yerine sadakat geldi.
Şanı Yüce Allah’a kulluk en büyük özgürlük olduğu halde, özgür vatandaşlık gitti yerine padişaha kulluk geldi. Allah (cc)a kul olan başkasına kul olamaz, başkasına kul olan da Allah (cc)a kul olamaz. Padişaha kul olanlar, aslında İslam dininden çıkmış oldular.
Aynı şeyi yaparak farklı sonuç beklemek ahmaklık olduğu halde, din siyaset ve ticarete alet edilene kadar dünyanın en güçlü devletiyken, din istismarı sonucu Osmanlı’nın parçalanmasından hiç mi hiç ders çıkarmadı. Felaketimizi kendi ellerimizle hazırlarsak kurtuluşu kimden bekleyeceğiz. Şanı Yüce Allah siz kendiniz için bir şey yapmazsanız ben de sizin için bir şey yapmamam diyor.